13 Nisan 2012

Zavazingo

2002 yılının nisan sabahı, arkadaşlarla Starbucks'ta kahvemizi yudumlarken.. Yok hocam 2. sınıf mıyım neyim kesin limon kasası problemi çözüyoruz.  Çocukluğumu bir tek ben mi hatırlamıyorum. Ne zaman "aha biz küçükken bunları yaptık, şunları yedik" temalı bir konuşmanın ortasına düşsem dış dünyanın sesini kısar, içimden klasik müzik mırıldanırım. -esasında Katy Perry söylüyorumdur.- Bu olay bir Godfather veya Lord of the Rings muhabbeti döndüğünde kendini yineler. Orada bir yerlerde hala bunları izlememiş ama konusu geçtiğinde "Dimi Hilmi ne filmdi" diyeniniz var, biliyorum. Dert etmeyin, idare edebildiğiniz sürece ustalaşırsınız. Bu durum Boğaziçi, Koç gibi bir ortama gittiğinizde yemez. Orayı kazandık kültürü eksik kaldı. O da olur, ömür boyu liseli kalan görmedim. Cidden düşün bir kimler gelip geçti, sen de hep aynı yerde durmayacaksın. Seneye bugün; hayatın, verdiğin kararlarla farklı bir yöne sürüklenmiş olacak. Ama şimdi düşününce hiç yaşlanmayacakmışım gibi geliyor. Kar yağınca hiç yaz gelmeyecek, ihanete uğradığımda bir daha kimseye güvenemeyecek, çok mutlu olduğumda hiç üzülmeyecek hatta acıkınca hiç doymayacakmışım gibi de gelir bazen, doğamızdandır.



Bana gelirsek,"Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte, acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette!" şeklinde bağırınıyorum ama istediği her şey yolunda giden yeryüzündeki sayılı insanlardan biriyim şu anda. Keşke hep böyle kalabilsem ya da durumlar tersine dönse bile üzülmeyecek kendimi hır-pır etmeyecek kadar güçlü biri olsam. Hani kulaklığını takıp keyfine bakan, hayatın tüm saçmalıklarına sırt çeviren rahat adamlar var ya, işte hiçbir zaman öyle biri olamadım, olanları da uzaktan izledim öyle. Takdir mi ettim kıskandım mı bilemiyorum. Bu saatten sonra ben, ben olmaktan vazgeçemeyeceğime göre mutlu anlara odaklanıyorum. Ben ne yapınca ya da nelerden mutlu oluyorum cidden bunu oturup düşünmemiştim, bir bakalım: Yeni yakılmış kibrit kokusu, antep fıstıklı çukulat, mentollü mendil, krem.. Yokluğunda ölmem ama çok severim kendilerini. Aktivite olarak da çayır çimene yatmayı, saç kırıklarımla uğraşmayı, iddaa muhabbeti yapanları uzaktan çok belli etmeden dinlemeyi, saçlarımı örmeyi falan seviyorum. Bir de aşık olmak güzel şey onun yaşattığı hissi de seviyorum. Genel hatlarıyla hayatım budur diyebilirim. Tamam seninkinden onunkinden çok da farkı yok hatta alabildiğine sıradan ama ben mutluysam kimin ne derdi olur ki bununla? Gri kasvet damlayan nisan havası, sen bile bu mutluluğu alamayacaksın elimden, en azından şimdilik.